“Hayatta bir idealiniz var mı?”
‘Öyle Olsun’ filmini izleyenlerin zihninde Ayşen Gruda belirecektir hemen, unutulmaz repliğiyle…
“İdealim yok, televizyonun taksiti bitsin inşallah onu da alıcam.”
Aslında günümüz insanını nasıl da özetliyor, yıllar evvelinden yazılan bir film senaryosunun şu kısacık sahnesi.
İdeallerimiz parayla satın alabileceğimiz şeyler üzerine kurulu artık.
Hayattan beklentimiz huzurlu bir yaşam değil mesela, dokuz yüz metrekare bir ev daha cazip geliyor.
Adil bir yetkili olmayı değil, lüks yaşamıyla çalışanlarını kendisine imrendiren bir yetkili olmayı diliyoruz.
Kendi emeğiyle başarmanın hazzını düşlemek yerine, nasıl kısa yoldan zengin olabiliriz muhasebesini yapıyoruz.
Arabasız, ama mutlu bir yaşamı; göz alıcı bir Bugatti Veyron içinde ağlamaya tercih ediyoruz.
‘Sahip olma’ üzerine kurulu yani artık hayatlarımız, üstelik en iyisine sahip olma…
Hayatın kısalığı, kuşların uçuşu, gökyüzünün maviliği çekmiyor ilgimizi.
Bir fincan kahvenin kırk yıl olan hatırı bile kesildi, üzerine isim yazılmayan bardaktan su içmeğe tenezzülümüz kalmadı bizim.
Bulaşıcı bir gösteriş merakına kapıldık gidiyoruz, bindik bir alamete misali…
Kitaptan çok, kitabın fotoğraflarına değer veren insanlar olarak çok gülünç durumdayız.
Siz hiç, bir bahçıvanın kafasına gül taktığını gördünüz mü?
Mümkün değil! Asaleti kendinden olan hiçbir zaman gösterişe ihtiyaç duymaz.
Mezopotamya’nın verimli toprakları gibi doğuyor, ama hırslarımızla kuraklaştırıyoruz insanlığımızı.
Kendi ellerimizle yapıyoruz üstelik bunu!
Ne zaman biri çıkıp hevesle elindeki fidenin köklerini buluştursa toprağımızla, gösterişimizin ayazında kalıyor.
Güzel olan ne varsa yitip gidiyor bizlerden, iyi insanların birer birer yitip gittiği gibi…
Böylesine çirkinken dünya, zaten hangi ‘Kemal’ler ‘Yaşar’ ki?
Güzelleştirmek istiyorsan dünyanı, indirmelisin önce kibirle kalkan başını göğünden.
Paraya değil, itibara saygı duymayı öğrenmelisin ve bilginin önünde eğilmeyi…
Hep daha fazlasına sahip olma düşüncesinden sıyırırsan kendini, mutlu olmayı da başarabilirsin.
‘Mutsuzluk’ denen şey, elindekiyle yetinmeyi bilmeyen insanın icadı değil mi?
Bak yine ne dersler veriyor biri, dizmiş alt alta sözleri…
“Yaz dostum, kimse göçmez bu dünyadan mal ile…”