Bazı yaraları vardır insanın, elma kurdu gibi içten içe yiyen, kemiren onu…

O kurt ne zaman kemirmeye başlasa içini, bir alışkanlığına tutunmaya çalışır insan.

Hıncahınç dolu, hızla yokuş aşağı inen bir otobüste tutamaklara tutunur gibi, tutunur kalır.

İçkiye müptela olan kadehini kaldırır, sigaraya müptela olan bir tane daha yakar.

Yazmaya müptela olan, çıkarır kalemini kınından, okumaya müptela olan bir kitap seçer tozlu rafından.

Kim acısını dindirmek isterse, en güçlü içgüdüsü neyse, yapışır yakasına.

Yarım asrı devirmiş de olsa bu alemde, gider o içgüdüsünden medet umar.

Bazen böyle durumlarda yazılır; romanların en güzeli, şiirlerin de öyle…

Bilir misiniz kaç şair sırf şiir yazabilmek için terk etmiştir sevdiğini?

Peki, ya insanın tutunacağı bir alışkanlığı yoksa?

O zaman tabutta olma hissine kapılır işte.

Bağlanır eli kolu, küçülür odası, kararır gökyüzü…

İnsanın en fena halidir, kendiyle baş başa kaldığında, tutunacak bir şey bulamayışı.

Hayat bir asma köprüde yürür gibi ilerletiyorken bizi, karşıya düşmeden geçebilmek için, tutunmamız gerekiyor.

Hayata tutunabilmenin yolu ise, insanın kendisini tanımasından geçiyor.

İranlı edebiyatçılar mitolojik bir kuştan bahsederler, adına Butimar diyorlar.

Denize aşık bir kuştur Butimar, kıyıya çöker ve bu devasa denizin bir gün kuruyacağını düşünür.

Sokup gagasını içine, bir damla su içemez. Kavrulur durur susuzluktan.

Oturup hayatın kıyısına, bir gün son bulacağını düşünerek mi geçireceksin ömrünün en güzel yıllarını?

Yaşamın içinden geçmeden, sadece öylece uzaktan bakarak…

Hayat çok daha fazlasını hak ediyor inan!

Bunu görebilmek için kendine tutamaklar edinmelisin.

Kimi çocuğuna tutunuyor, kimi eşine, kimi sevgilisine, kimi işine, kimi unvanına…

Çünkü insan bir şeylere tutunmadan yaşayamıyor.

“Herkes gerçekten ölür, ama herkes gerçekten yaşayamaz.”, diyorlar, bu dünyada yaşamanın tadına bakanlar.

Yanılmış olamazlar…

Beklenen son geldiğinde, ‘yaşadım’ diyebilmek için kendine bir şanstan fazlasını vermelisin.

Daha çok gez, daha çok eğlen, daha çok konuş, daha çok öğren, daha çok sev…

Bugün yap bunu, yarın çok geç olabilir!

Bugün kucaklanıp getirilen göğün altında, yarın sana yer olmayabilir…

 

Bir cevap yazın