Konuşmacı elindeki 20 doları tüm salonun görebileceği şekilde havaya kaldırdı.
Ve “Kim bu 20 doları ister?” dedi.
Yaklaşık 200 kişinin bulunduğu salonda, seminere katılanların birçoğunun eli havadaydı.
“İçinizden birisine bu 20 doları vereceğim, ama şunu yapmama izin verin”, dedi.
Şovuna başladı…
Önce 20 doları yere attı ve ayağıyla yavaşça kendisine doğru çekti.
Özensizce seçilmiş bir ayakkabı giymişti. Evet, kötü bir kombindi, ama biraz sonra yapacakları, ayakkabılarını gölgede bırakacaktı.
Yerde duran 20 doların üzerine ayakkabıyla basmaya başladı. Ayağına bulaşan çamuru silmek istercesine bastırıyordu. Buna bir süre devam etti.
Paranın yırtılacağına dair kaygılar gözlerden okunmaya başlamıştı ki, eğildi, parayı yerden aldı ve havaya kaldırdı.
“Peki, şimdi kaç kişi bu parayı istiyor?”
Salonda yine birçok el havadaydı.
Sonuca hiç şaşırmamıştı. Kendinden emin bir tavırla, “Arkadaşlar, görüyorsunuz ki, paraya ne yaparsam yapayım onu hala istiyorsunuz. Çünkü paranın değeri hala aynı, hala 20 dolar değerinde”, dedi.
İşte bu yüzden kendi değerimizi bilmek ve onun hiç değişmeyeceğini hatırlamak önemlidir…
Yaşantımız boyunca çok fazla düşüş yaşarız. Farkında olmadan yaptığımız hatalar, korkunç skandalların doğmasına neden olabilir. Hatta bazen aynı hatayı ardı ardına yaptığımız dönemler de olur. Temcit pilavı gibi tekrar önümüze konmasına rağmen, içerisinde bulunduğumuz anın vahametiyle durumun farkında olamayabiliriz.
“Hata yapmanın, hilekârlıktan çok daha onurlu olduğunu öğret ona”, der Abraham Lincoln, oğlunun öğretmenine yazdığı mektupta… Hatalar, çoğunlukla istem dışı gelişir ve büyük ihtimalle de telafi edilebilir. Hile yapmak ise yıllarca sahip olmaya çalışılan itibarın, bir kıvılcımla ateş almasına izin vermek gibidir.
Evet, bugün güçlü şirketlerin birinde lider olabilirsiniz. Finansal kazançlarınız her geçen gün artabilir. Akıllıca yaptığınız yatırımlar piyasa değerinizin yükselmesini sağlayabilir…
Her şey yolunda gidiyor gibi gözüküyor öyle değil mi?
Yükseliyorsunuz, evet.
Her gün bir basamak daha yukarı çıkıyorsunuz.
Peki, nereye bastığınızın farkında mısınız?
Hile ya da yolsuzluklar yaparak kazanç elde etmeye çalışmak, kısa vadede rakiplerinizi geçmenize ve ‘başarılı gibi’ gözükmenize olanak sağlayabilir.
Peki, ya uzun vadede?
Nasıl da güzel söylüyordu değil mi, Barış Manço?
“Yaz dostum, su üstüne yazı yazsan kalır mı?”
Sürekli ve stabil başarı kaynağınızın finansal güç değil, itibar olmasına izin verin.
İtibar; doğru, iyi, dürüst ve adil olanı tercih etmekle ulaşılabilen bir mertebe… Hayatınızın her alanında seçimlerinizi bundan yana yapmadığınızda, o mertebeye ulaşmak elbette mümkün olmayacak.
Başarının sürekliliğini sağlamak için ‘paranın’ cazibesine kapılmak, bir nevi yaş tahtaya basmak…
Varsayalım ki bastınız, ayağınız kaydı ve fena halde düştünüz.
Keşke yara alan sadece diz kapaklarınız olsaydı…
Şimdi sizi kim kaldırabilir?
İşte itibar, tam da bu esnada kendisini hissettirir.
Düştüğünüz yer bir bataklık da olsa, kaybedeceğiniz şeyin ‘değer’ olmasına izin vermez…