Sosyal medyada; içtiğimiz kahvelerin yanına okumadığımız bir kitabı koyarak çektiğimiz fotoğrafların, 140 karaktere sığdırdığımız her biri aforizma değerindeki eşsiz fikirlerimizin kimler tarafından beğenildiğini sürekli kontrol etme ihtiyacı duyuyoruz. Bu konuda çok yazıldı çizildi. Konumuz bu değil, konumuz: sosyal medya neden insanları bu kadar acımasızlaştırıyor?

Sosyal medyayı dev bir lise kantini olarak düşünün. Herkesin, bir başkasını küçük düşürmek için birbiriyle yarıştığı çok gürültülü bir lise kantini burası. Söylenen hiçbir söz cezasız kalmıyor artık, doğru ya da yanlış olmasının bir önemi yok. Birilerine komik gelmiş olabilir, alaya alınırsınız; birileri rahatsız olmuş olabilir, eleştiri alırsınız; birilerinin yumuşak karnına dokunmuş olabilir, linç edilirsiniz. Bu linç kültürünü basit bir sevgisizlik olarak adlandıramayız. Bir başkasının “rezaleti” olarak adlandırdıkları ekran görüntüleriyle, kişiyi aşağılayan paylaşımlar üzerinden kendilerini yüceltiyor insanlar; takipçi kazanıyorlar, beğeni alıyorlar, gerçek olmayan bir dünyada birbirlerinin üzerine basarak yükseliyorlar. Ama neden?

Bir akıllı telefonunuz, yakınlarda bir klavyeniz varsa her şey olabilirsiniz. Kimse size eğitiminizi, birikiminizi, titrinizi sormayacaktır; siyaset bilimcisi, dış politika uzmanı, edebiyat eleştirmeni… Ne isterseniz olabilirsiniz burada. Sadece “mış” gibi davranmanız yeter. Bir insanın katili bile olabilirsiniz. Sosyal medyada aldığı küfürlere küfürle cevap verdiği videonun paylaşılmasıyla işini kaybeden ve “bu son küfürleriniz” dedikten bir-iki gün sonra intihar eden Cem Korkmaz’ı neyin öldürdüğünü hepimiz biliyoruz.

Tolerans yok, empati yok; saygısızlık var, linç var. Kişilerin ve kurumların itibarını koruması bu zeminde giderek zorlaşıyor. Unutmayın, kayıt altındasınız. Pulitzer ödüllü bilim yazarı Jared Diamond, insan ırkının “Tüfek, mikrop ve çelik” ile değiştiğini söyledi. Gördüm ve arttırıyorum: tüfek, mikrop, çelik ve klavye.