Ellerimi avuçlarının arasına aldı, alnıma bir öpücük kondurdu.

Dudakları sıcacıktı…

Babam, bunu her gece uyumadan önce yapardı.

Masal anlatmazdı filmlerde gördüğüm babalar gibi belki.

Ama her gece uyumadan önce onu görmek, dünyanın tüm masallarına bedeldi.

Bir maden işçisiydi, ama biraz şakacı, biraz bilgin, biraz ressam, biraz da şairdi.

İlk iki tekerlekli bisikletimi karne hediyesi olarak almıştı.

Cesaret benim için biraz da bisiklet sürmeyi öğretirken onun seleden tutan eliydi.

Bütün korkup silinip giderdi.

Onsuz bisiklet sürdüğüm günlerden kalan izlerimden, harita gibidir dizlerim.

İnsan yara izlerine ne kadar çok anı sığdırabiliyor öyle değil mi?

Sol kolumda da bir iz saklıyorum mesela.

Babama bin bir ısrarla kurdurduğum salıncaktan düşmüştüm.

Kolum kopsa umurumda olmazdı.

Düştümse babama bakarken düştüm…

İnsanlar sevdiklerinin ellerini hiç unutmazlar derler.

Dünyanın bütün elleri bir araya gelse, tanırım babamın ellerini içlerinde.

“Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum, tuttukça güçleniyorum, kalabalık oluyorum.”, diyor şair.

Tam da öyleydi işte.

Ruhunu koyardı sanki elleri içerisinde kaybolan küçük ellerime.

Boyumdan büyük umutlar aşıladı bana daima.

O günü birlikte yaşamanın lütfunu fark etmeden, planlar yaptık geleceğe dair.

Okulumu, işimi, kariyerimi, her şeyi adım adım çizdik sanki.

Ölmeden önce yapılacaklar listesi bile yapmıştı bana, ölmeden önce…

Mutluyken, mutsuzluğun asla seni bulmayacağını zannediyorsun.

Yaşıyorken, ölümün seni bulmayacağını düşündüğün gibi…

O babamı buldu, benim çocukluğum kayboldu.

Ellerini avuçlarımın arasına aldım, alnına bir öpücük kondurdum.

Kalbi sıcacıktı…

Yaşı kaç olursa olsun, insan babası ölene dek çocukmuş.

Seleden tutan biri olmadığında artık, büyümek zorunda kalıyormuş.

Şansın varsa, babanla anılar biriktir daha fazla!

Onun varlığıyla anılar biriktirmezken, yokluğuyla ilgili oluyor anıların da…

Göğüs kafesini ayırıp, kalbini içinden koparır gibi acıyor canın.

Sonra hep bir yanın eksik yaşamaya başlıyorsun.

Yemek yiyorsun, hasta oluyorsun, iyileşiyorsun, eğleniyorsun, evleniyorsun…

Hayatın normal akışı içerisinde yapman gereken her şeyi yapıyorsun.

Yapmak zorundasın çünkü, yaşamak zorundasın!

Dalgalar durulup da, sular çekildiğinde, şu cümle kalıyor dilinde:

“Keşke babam da olsaydı…”

Ölümün olduğu bu dünyada, daha ciddi ne olabilir?

Daha çok sev ve daha fazla anı biriktir sevdiklerinle, zaman uçup gidiyor.

Babamla izlediğim o filmde dediği gibi:

Bugün gülümseyen bu çiçek, yarın ölüyor olabilir…

Bir cevap yazın