İyi ki üzmüşler seni, iyi ki yakmışlar canını o kadar…
Kızma hatırladıkça yaşadıklarını, üzülme artık, eskidi o acılar da diğerleri gibi.
İyi ki yaşandılar ve iyi ki senin bugün ki sen olmana yardımcı oldular.
Bakma öyle şaşırmış gözlerle, ciddiyim ben! Yaşadığın bunca acı, bunca yıkılış, bunca yakarış olmasaydı, böyle bir sen olabilir miydi?
İnsan yaşamdan ne istediğini ve nasıl olması gerektiğini ancak ondan okkalı bir darbe aldığında fark edebiliyor.
Bütün üzüntüler, bütün kederler, kaybedişler, terk edilişler, acılar, anılar toplanıyor ve şimdi ki seni oluşturuyor.
Bak biliyorsun artık, neye üzülüp neye üzülmemen gerektiğini…
Biliyorsun artık neye sinirleneceğini, kime değer vereceğini, kimi önemsemeyeceğini…
Kiminle yakın olman gerektiğini de iyi biliyorsun, kimden uzak kalman gerektiğini de…
Hayat en iyi öğretmendir diye boşuna dememişler, öyle ya da böyle öğretiyor sana nerede, ne zaman, ne yapman gerektiğini.
Hayatın boyunca yanlış kapıları zorlamamış olsaydın, şimdi doğru kapının anahtarı elinde olmazdı.
Kızma yani kendine, yanlış seçimlerin için, hatalı adımların için ve açılmayan o kapıları çaldığın için…
İnsanoğlu dediğin şey hata yapmak üzerine yazılmış bir felsefe kitabı misali.
Deneme-yanılma yoluyla öğreniyorsun işte, belki biraz zaman alıyor, ama öğreniyorsun.
Varmak istediğin yere giden doğru yolu bulana kadar, hangi yoldan gitmemen gerektiğini öğreten bin bir çeşit yola sapıyorsun.
Yaptığın her hatayla, tattığın her acıyla, hazmedemediğin her yenilgiyle kendini oluşturuyorsun.
Bugün ki sen olmak öyle kolay bir şey değil yani, yıllarını verdiğin ve uğruna ne hatalar yaptığın bir şey, yabana atma kendini.
Kendinin ellerinden tut diyor şair ve kendine benim için bir gül ver…
Bir kere de geç aynanın karşısına, sadece kendin için, sadece kendine gülüver…
Dünya dönmeye devam ediyor ve zaman akıp gidiyor olanca hızıyla.
Neden bu acele, niçin bu telaş? Sakinleş biraz.
Bazen yol alabilmek için koşmak değil, durup dinlenmek gerekir.
Hem dinlendir kendini, hem dinle, hem dillendir…
Bak ben tutamadım kendimin ellerinden kaydı gitti, döküldü içim, paramparça oldu.
Sen bırakma kendinin ellerini, dostuna yaranı gösterir gibi…