İtibar, Türk Dil Kurumu Sözlüğü anlamı ile “saygınlık” demektir. Saygınlık, kişinin kendi kendine oluşturacağı bir algı değildir. Birtakım kriterlere dayandırılarak, kişinin çevresel dinamiklere verdiği tepkiler ile anlamlanır. Sosyal iletişimde olduğu gibi ekonomik iletişimde, özellikle sıcak paranın döndüğü sistemlerde itibar her şeyden önemlidir.

Tarihin ilk çağlarına kadar uzanan kişisel güven, karşısındaki kişinin zarar vermeyeceği düşüncesi günümüzde kimi durumlarda mali durum ile ölçülmektedir. Bunun doğru ya da yanlışlığı göreceli bir kavram olmakla beraber asıl değer objesinin para değil güvenlik olması anlayışı ile kişi ekonomik ve kültürel anlamda bir çeşit olgunluğa ulaşır.

İnternetin olmadığı dönemlerde kişilerin ya da kurumların itibarını öğrenmek için çevresel bilgi kaynaklarına danışmak durumunda kalınıyordu. Bu bilgi kaynakları genellikle eş dost, o bölgenin yaşlı ve sözü geçen kişileri, ticaret erbabı komşular olarak çeşitleniyordu. Tabii bu noktada itibarını araştırdığımız kişiyi sorguladığımız kaynakların da itibarını sorgulamak gibi ikincil araştırmalar da yapmamız gerekiyordu. Bu çok katmanlı araştırma durumu, özellikle kurumsal yapılarda, kitle iletişim araçlarına verilen reklamlar ile daha geniş kitlelere ulaşmayı sağladı. Bir anlamda iş yapacak kişileri büyük bir zahmetten kurtardı.

İlerleyen teknoloji ile avuç içine sığan dünyada itibar yönetimi için sadece bir sorgulama yapmak yetiyor. Bu durum, itibar yönetimi olgusunu da dallandırıp budaklandırıyor. A firması, ürettiği x ürünüyle büyük itibar kazanırken, y ürünü nedeni ile olumsuz tepkiler topluyor.

Kısaca günümüzde itibar yönetimi sadece kurumsal markalaşmada değil, üretilen her bir üründe, üretim tesisinde, kimlerin çalıştığında ve kimlerle iş birliği yapıldığında da sorgulanıyor. Mahalleleşen dünyada şirketler için ticari itibar, yine de mahallenin ileri gelenlerine soruluyor, yani tüketiciye!