Ayşen Gruda’nın ‘Çöpçüler Kralı’nda giydiği yeşil kaban kadar güzeldi hayat.

Necla Nazır’ın ‘Ateşböceği’ filminde yediği elmalar kadar lezzetli…

Cennet Plajı otopark olmamış, Barış Manço ölmemişti.

Hızlı trenler yoktu ve dolayısıyla insanlar seyahat ederken manzarayı kaçırmıyordu.

Pazardan evlerine dönen kadınlar, file torbalar taşıyor; sokakta top oynayan çocuklar annelerinden salçalı ekmek istiyordu.

17 yaşındaki halim, bugününden habersiz Cağaloğlu Lisesi’ne gidiyordu.

Hiç çalışmadan girdiğin matematik sınavından 90 alınca, hayatta başaramayacağı hiçbir şeyin olmayacağına inandı.

O sene tek ders yüzünden ‘Takdir’i kaçırıp, ‘Teşekkür’ aldı.

Yüzünde buruk bir gülümseme kaldı.

Bir sonraki sene üniversiteye başlayacaktı.

Hayatının bundan sonraki evresinde her şeyin ‘güneşli bir pazar sabahı’ kadar huzur vereceğini sandı.

Her gece uyumadan önce hayalleri mesaiye başladı.

İstediği bölümde okuyacak, okulu dereceyle bitirecek, bitirir bitirmez iş bulacak, ayakları yere sağlam basacaktı.

Hayatına giren insanlar onu kırmayacak, incitmeyecek ve hatta kandırmayacaktı.

Koşulsuz bir güven duyacak ve asla kinine kalbinde bir oda ayırmayacaktı.

İnandığı değerler uğruna mücadele edecek, düşüncelerinin zincirlenmesine izin vermeyecekti.

Zaten kimse fikirlere zincir vurmaya da yeltenmeyecekti.

Savaşlar olmayacak, hastalıklar yayılmayacak, insanlar açlıkla sınanmayacaktı.

Dünya onun zihninde aydınlıktan ibaretti.

Tatlı dil yılanı deliğinden çıkaracak, gülümsemek her kapıyı açacaktı.

Sanki her akşam klasikleri değil de, bugünün kişisel gelişim kitaplarını okuyordu.

Ne yaşarsa yaşasın ‘itibar’ çelik gibi duruyor, hiçbir şeyin onu zedeleyebileceğine inanmıyordu.

İnsanlar dinine, diline, ırkına, mezhebine göre ayrılmıyor, hümanizm kol geziyordu.

Sonra durgun denizi titreten bir rüzgâr esti.

Rüzgârla odanın tülü açık pencerenin eşiğini yaladı, dışarı taştı.

Dışarıdaki dünya ile içerideki dünya siyahla beyaz kadar zıttı.

Hey 17 yaşındaki halim!

Gel bak, dünyanın güven tabakası delindi.

Ozon tabakasının lafı olur mu şimdi?

Her şeye rağmen zaman uçup gidiyor, gidecek de, ama pilot sensin, unutma!

Hey 17 yaşındaki halim!

Sen yine de…

Ne kadar hızlı olursan ol, bir çiçeği koklamak için yavaşla.

Ne kadar yorgun olursan ol, uyumadan önce bir şeyler oku mutlaka.

Şair olamasan da şiirsever ol, insanlar hiç şiir okumamış gibi kötü burada.

Hey, sen 17 yaşındaki haline ne söylemek istersin?

 

 

 

 

Bir cevap yazın