İnceden bir yağmur yağmış, doldurmuştu yol kenarlarını sularla.

Kalktı yağmuru izlediği pencerenin önünden, dışarı çıktı.

Çıkardı ellerini cebinden, küçük bir yağmur suyu göleti buldu kendine.

Zıpladıkça zıpladı suyun üzerinde, yağmur suları sıçradıkça dört bir yanına, gülüşleriyle aydınlattı görenleri.

Mutluydu… Bir lunaparkta saatlerce eğlenmemişti hiç, ama bu küçük gölet onun lunaparkı olmuştu.

Küçücüktü elleri, hani insanın kalbi yumruğu kadardır derler ya, bu doğruysa eğer tahayyül edemezdim kalbinin küçüklüğünü.

Bir kez daha üzüldüm çocukların küçük ellerini düşündükçe…

Henüz gelecek nedir bilmiyorken, henüz geleceğe dair hayaller kuramıyorken, henüz o küçük elleri kalem bile tutmuyorken, neden ölürdü çocuklar?

Ve çocukların öldürüldüğü bir dünyada hangi güzel masallardan bahsediyordu insanlar?

Ölüyorlar…

Yanı başımızda öldürüyorlar çocuklarımızı…

Yanı başımızda alıyorlar umutlarını ellerinden…

Yanı başımızda ayırıyorlar bir annenin şefkat kokan ellerini, çocuğunun saçlarından…

Giderse adı Aylan oluyor, kalırsa Ümran.

Ne fark eder ki?

Bazen sınırın bu tarafında oluyor ölüyor çocuklar, bazen diğer tarafında.

Bazen Halep, bazen Suriye, bazen Türkiye…

Ne değişir ki?

“Sence de çocuklar çiçeklerin koynunda uyumalıydı değil mi?”

Bir çocuk ölüyor, vuruyorlar insanlığımızdan bizi bir kez daha.

Daldırıyorlar kanlı ellerini kaburgalarımıza ve söküp alıyorlar kalplerimizi içimizden.

Ne dili vardır çocuk olmanın, ne dili, ne etnik kimliği.

Çocuk, çocuktur işte! Hepsi bu!

Hiçbir şey istemiyorum inan hayattan.

Ne mal, ne mülk, ne para, ne de diğerlerini.

Sadece ölmesin istiyorum çocuklar, ‘şeker de yiyebilsin…’

Bir ekmek almaya giderken ya da bir uçurtmanın peşinden koştururken bulmasın onu ölüm.

Düşlerinden vurmasın onları en beklemedikleri anda.

Başı annesinin dizlerine gömülü, kulaklarını sağır ederken bomba sesleri, yakalanmasın ölüme.

Uyuyakalsın o dizlerde, uyansın eski kitap sayfası sarışınlığında bir güneşe.

Bir özgürlüğün peşine düştüğünde, sulara karıştırmasın küçük bedenini ölüm.

Vurdurmasın hayallerini denizin kıyısına.

Bir ambulansta, tek başına, başından kanlar akarken; ağlamayacak kadar güçlü olmasın hiçbir çocuk.

Çünkü ihtiyacı olmasın hiçbir çocuğun güce.

Eline diken batsa göğü yırtarcasına ağlayan çocukların, yolları kesişmesin savaşlarla.

Dünyada adalet varsa eğer çeksin ellerini ölüm üzerlerinden.

Ya dünyayı kurtarsın yitip giden çocuklar ya da kurtulsun bu acımasız dünyadan çocuklar!

O küçük ellerinden öperim çocuk, hırpalanmış ellerinden…

Alnının yazısını silmek ister gibi, alnının kanını sildiğin küçük ellerinden…

 

Bir cevap yazın