Utanıyorum…

Sabah çıktığım eve, tek parça dönebildiğim için duyduğum rahatlıktan utanıyorum.

Hangi otobüse bineceğime karar veremeyip, bir sonrakine binerek patlamayı teğet geçmeme sevinmekten utanıyorum.

Uçak biletimi iptal ettirdiğim için, o gün orada bulunmadığımda kendimi şanslı bulmaktan utanıyorum.

Annem saçımı severken usulca, bir annenin elinin boş kalması ihtimalinden utanıyorum.

Konuşuyorken durmaksızın şu an, onların yarım kalan cümlelerinden utanıyorum.

Bugün uyumaktan, uyanmaktan, acıkmaktan, gülmekten, keyiflenmekten utanıyorum.

Ben bugün yaşamaktan utanıyorum…

1 yılda 11 katliam gördü bu topraklar.

Üstelik en görmeyeceğini sandığı yerlerde gördü.

Çocuklarımız umutlarından vuruldu.

Biliyorum zor, ama alışma ne olur!

Basit hayaller kuruyoruz kendimize.

Yaşlanarak ölmek istiyoruz mesela, en basitinden.

Çocuğumuzun okula başladığını da, mezun olduğunu da görmek istiyoruz.

Yarın sabaha mükellef bir kahvaltı hazırlamak istiyoruz.

Hafta sonu şöyle çocukları da alıp kısa bir gezintiye çıkmak istiyoruz.

Bir bardak çay alıp, rahatça arkamıza yaslanıp, anın tadını çıkarmak istiyoruz.

Düşüncelerimiz acımadan, kafamızı yastığı koyar koymaz uyumak istiyoruz.

Küçük hayaller kuruyoruz ve onları büyük patlamalara yem ediyoruz.

Biliyorum zor, ama alışma ne olur!

Önce büyük bir patlama sesi, sonra bir siren sesi, bir ambulans sesi, bir bomba haberi…

Babaların kirpikleri ıslak, annelerin gözyaşlarını sildiği yemenilerin ucu ıslak…

Biliyorum zor, ama alışma ne olur!

Ölenler hep tanımadığın birileri olmayacak.

Ölenler bir şekilde temas ettiğin insanlar da olacak.

Belki annen, belki kızın, belki iş arkadaşın, belki çocukluk arkadaşın, belki de hayat arkadaşın olacak.

Bir önceki patlamada ölmedik, şanslıysak bir sonrakinde de ölmeyeceğiz.

Biliyorum zor, ama alışma ne olur!

Sahiden alışabilir miyiz bombalara?

Havadan sudan söz eder gibi konuşabilir miyiz patlamalardan?

Yine terör, yine bomba, yine patlama!

Yine ‘biz’ ölmedik, ama yaşamıyoruz da!

Bir cevap yazın