Teknoloji her geçen gün gelişiyor. Son model telefona sahibim diyebilmemiz maksimum 2 ay sürüyor. Hemen ufak bir özellikle bir üst seri veya “daha iyisi” ile yeni model çıkıyor ve sözüm ona bizim o son model telefonun yüzüne bakılmaz oluyor. Bu konuda markalara da diyecek yok, alım varken hemen yeni seriler çıkarıyor. Düzen oturmuş bir kere… Üstelik sadece telefon içinde değil, aldığımız çoğu üründe bu durum geçerli. Sonu görünmez bir tüketim çılgınlığı içerisindeyiz.

Acı ama gerçek… Herkesin bir payı var düzende. Savurganlığı, teknolojiyi minimize etmiş olabilirsiniz hayatınızda ama bu payınız olmadığını göstermez. Hadi dürüst olalım kendimize; bir kez bile karşımızdakini ciddiye almak için kullandığımız ölçüt, giyimi, kullandığı telefonu, arabası ya da bulunduğu ortam olmadı mı? Tüm bunlara alıcı gözüyle bakmadık mı? Bir kez bile yapmadım diyorsanız, saygı duyarım diyecek  bir şey yok. Ama ne yazık ki gerçek şu ki öyle ya da böyle, az ya da çok bu düzenin bir parçasıyız. İş dünyasında daha farklı bir acı gerçek var. Büyük işler yapabilmeniz için büyük olmanız ya da büyük görünmeniz gerekir. Aksi halde bırakın işi almayı, dikkate bile alınmazsınız. Sonuç olarak, basit ve sade yaşama gıptayla bakıyor, gel gör ki kendimizi o çılgın tüketimi yaparken bulunuyoruz. Gözümüzü seveyim ne de güzel harcıyoruz. 🙂 Sonu merak konusu…