Yankılandı durdu yaşlı adamın sesi kulağımda. Arkada kalmasını isterken benimle geldiğini fark edince, döndüm geri. Aldım 30 tane yara bandını. Hiç yara izim yoktu belki, ama yaram çoktu.

Babamın yuvarladığı bir çığın altında kaldım önce. Boyum bir metre on santimdi gittiğinde. Kapı pervazına çizdiğimiz boy cetveline bile küstüm yıllarca. Ve babasız büyüyen tüm çocuklar gibi ben de yenik başladım hayata.

Lisede matematik öğretmenim kırmıştı kolumu kanadımı sonra. ‘Hayatta matematikten daha fazla problem var.’ dediğim için. Oldum olası sevmezdim rakamları.

Rakamlar mutlu edebilirdi insanları, hatta bazen zengin bile edebilirdi, ama bizi kurtaracak olanın kelimeler olduğuna inanırdım.

Dersine saygısızlıkla suçlayıp, bir uçuruma itekledi beni. Sırtıma değen elleri hatırımdadır hala.

On dokuzumda bir adamın kullandığı arabanın altında kaldım. Sevmiştim sadece, öldüm sandım. Kırık bir kalple devam ettim yoluma. İnsanlar ağır bir kalp kırıklığı yüzünden bile ölebiliyordu. Tıpta ‘Stress Cardiomyopathy’ diyorlardı adına. Ve bazen tüm şartlar elverişli olmasına rağmen ölünemiyordu.

Yirmi beşimde bir yara da annemden kaldı. Gece kaldırıldığı hastaneden teçhizat yetersizliği nedeniyle başka bir hastaneye sevk edilirken kaybettim annemi. “Hastayı kaybettik.”, diyen doktor göğüs kafesimi oyup, samimiyetsiz beyaz eldivenleriyle söktü aldı sanki kalbimi.

Ağladım. Mezarı başında ağlasaydım eğer sormazdı kimse neden diye. Mutfakta, ocağın başında spagettiyi ikiye kırıp da atarken kaynayan suyun içine, ortada geçerli bir sebep de yokken üstelik bağıra bağıra ağlamaya başladım. Alakasız bir yerde ağlamak, acıyı iki katına çıkarıyormuş, anladım.

Onunla da bitmedi elbet. Yirmi sekizimde, tam da aklıma başımda derken beynimden vuruldum. Öyle kurşunla da değil, bazen yeterince büyük söylenen bir yalan kurşundan daha derin yaralar açabilir.

Bazen de sırtını sıvazlayan bir dost eli, orada üç santim daha derine saplansa ölümüne sebep olacak bir bıçak darbesi bırakabilir.

Öyle ya da böyle yaşamım boyunca herkesin bir yarası kaldı. Bazılarını fark etmedim bile, bazılarıysa kendimi tamamen yaraya dönüşmüş hissetmeme neden olabilecek kadar büyüktü.

Düşün biraz… Senin de yaraların var mutlaka, en sevdiklerin tarafından açılan üstelik ve kapanmak bilmeyen yıllarca. Dert etme kendine, ne mücadeleler verip sağ çıktığının kanıtı değil mi onlar?

Yolun sonuna geldiğinde yeterince güçlü, ama yalnız kalıyor insan. Herkes o kadar kalabalık ki, kimin hayatında kendisine ufak bir yer edinse, fazlalık gibi geliyor. Güçlü bir yalnızlığı seçiyor bu yüzden.

Yalnızlık çok da kötü sayılmaz aslında. En azından yakmaz canını. Biri gelip de oturduğunuz iki kişilik bir masada, karşınızdaki sandalye için “Boşsa alabilir miyim?”, diyene kadar…

30 tane yara bandı 1 lira… Sen de al, ecza dolabında bulunsun. Bugün değilse bile, bir gün lazım olacak mutlaka…

30 tane yara bandı 1 lira…

Bir cevap yazın