Roma İmparatoru Marcus Aurelius’un, imparatorluk topraklarında uzun zamandır süre gelen bir anlaşmazlık nedeniyle ordusuyla Germenya’ya doğru gitmesi gerekir. Hazırlıkları sürerken karısı Faustina, oğulları Commodus’u da yanında götürmesi gerektiğini söyler. Roma İmparatorluğu’nda babadan oğula bir yönetim anlayışı özellikle tercih edilmez ancak buna engel bir durum da yoktur. Ve İmparator Marcus, halefi olarak yani kendinden sonra yerine geçmesi üzere oğlu Commodus’u seçmiştir. Ancak bu seçimine Faustina dahil kimse anlam veremez. Çünkü Commodus, devlet yönetimine de savaş alanlarına da oldukça uzak ve ilgisizdir. Hayatın ona sunduklarını fazlasıyla kullanır, gününü gün ederek yıllarını kadınlarla ve şarapla geçirir. Faustina, artık bazı şeyler öğrenmesi gerektiğini düşünerek Commodus’un da savaşa gitmesi gerektiğini söyler ve öyle de olur. 

Commodus, savaşın sert koşullarına başta oldukça zorlanır ancak yavaşça adapte olmaya başlar. Bu sırada Roma’ya bir haber gelir. Faustina’ya haber teslim edilir ve gelen haber karşısında Faustina şaşkına döner. Bu haberle, ülkenin ama en çok da kendi hayatının seyrinin bu denli değişeceğini bilemezdi…

Habere göre İmparator Marcus Aurelius savaşta ölmüştür. Bu durumda Commodus’un imparator olması gerekir ancak daha önce de söylediğimiz nedenlerden yani Commodus’un bu pozisyona uygun olmayan hallerinden ötürü Faustina telaşa kapılır. Şayet oğlu imparator olursa, gelen habere göre öyle, beceriksizliği sebebiyle kimse onu istemeyecektir ve oğlu dahil tüm ailesi öldürülecektir. Bu nedenle bir an önce harekete geçer ve Mısır’a doğru yola çıkar. 

İmparatorluk topraklarında en çok sevilen vali, Mısır’ın Valisi Casius’tur. Devlet yönetimi ve savaş zamanı kabiliyetlerini göz önüne aldığında onun imparator olması çok daha doğru gelir Faustina’ya. Bu seçiminde Casius’un ona olan ilgisinin de etki ettiğini söylemekte fayda olacaktır, zira Mısır’a varır varmaz ona gider, fikrini söyler ve söylentiye göre beraber olurlar. Bu seçim ona göre çok doğrudur çünkü böylelikle Casius imparator olursa kendi mevkisini yani imparatorun eşi olma durumunu korumuş olacaktır. 

Plana göre Casius, Mısır’dan Roma’ya doğru güç ve destek toplayarak yol almalı ve nihayetinde imparator olarak başa geçmelidir. Bu süreçte Faustina’da Mısır’da beklemeyi planlar ancak işler hiç de düşünüldüğü gibi gitmez.  

Casius, güç toplayarak ilerlerken Faustina’ya bir haber gelir. Gelen haberle şoka uğrar çünkü habere göre bir önceki haber yanlıştır, yani Marcus Aurelius ölmemiştir. Durumunun vehametini kavrayan Faustina için tek bir seçenek vardır, o da eşinin yanına dönmek… Casius çıktığı yoldan dönemez ve taht için yoluna devam eder. Ancak Faustina dosdoğru eşinin ve oğlunun yanına, savaş meydanına doğru yol alır. 

İmparatorun çadırına girmeden oğlu Commodus’la karşılaşır, ona her şeyin bir yanlış anlaşılmadan ibaret olduğunu söyler. Commodus annesine inanır ve babasının da ona inanacağını söyler. Umutsuz bir şekilde oğlunun yanından ayılır ve imparatorun yanına gider. İmparator, eşini dinler ancak bir yorum yapmaz. Huzursuz bir şekilde imparatorun yanından ayrılan Faustina, kalacağı çadıra doğru gider. Çadırda endişeli bir şekilde volta atarken gözü komodinin üzerinde duran şaraba ve yanındaki kadehe ilişir. Rahatlamak amacıyla yudumladığı zehirli şarap onu sonu olur. 

Ne trajik bir hikaye değil mi? Ölüm haberini neden doğrulatmamış ki dediğinizi duyar gibiyiz… Bir yanlış anlaşılmanın yani bir iletişimsizliğin geldiği noktayı görüyor musunuz? Her yanlış anlaşılmanın sonucunda şarabımıza zehir konmayabilir ancak yine de ölümcül sonuçlara sebebiyet verebilir. Bu hikayeyi günümüze uyarlamak size kalmış…