1837 yılında, Ancey’den Paris’e gidilen bölgede yaşasaydınız, çamurlu yollarda 14 yaşlarında bir erkek çocuğunun ayak izlerine rastlayabilirdiniz. Bu ayak izleri, ruhunu, estetiğin dalgalandırdığı kararlı bir genç adama aittir.

O dönemde Fransa’da ekonomik bunalım tırmanmaktadır. Ülke yönetimini burjuvazi desteğine dayandıran “Roi de Français”, işçilerin ve orta sınıfın başlattığı ayaklanma ile yıkılmak üzere olan bir kraldır. Kral tahttan 1848 yılında çekilir ve böylelikle endüstri devrimi başlar.

Genç ve kararlı delikanlı, Paris’e vardığında tüm bu karmaşanın ortasında bulur kendini. Yolculuğu esnasında öğrendiği sandık yapımına ilgisi ve estetik tutkusu Mr. Marechal ile karşılaştırır onu. 17 yıl çalışır yanında. İşini öyle severek yapmaktadır ki ürettiği sandıklar isminin önünde anılır. Bir gün III. Napoleon’un eşi Eugene’den bir sipariş alır. 50 sandık istemektedir imparatoriçe. Bir tren vagonunda 50 sandık… “Nasıl olur?” diye düşünürken çaresini bulur: Sandığın kapağını yuvarlak değil düz yapacak ve sandıkları üst üste koyabilecek, ayrıca diğer çantalarda giden aksesuarlar için sandıkta ufak gözler yapacaktır. Bu da estetikte devrimdir işte.

Bu kararlı genç kim midir? Şimdinin moda devi Louis Vuitton markasının sahibi. Louis, inanma gücünü hiç bırakmaz, zorluklara göğüs gerer; estetik ve pratik yöntemler arar, sunar ve bundan büyük keyif alır. Gerisi kendiliğinden gelecektir.