Sistematik çalışma denildiğinde ne anlıyorsunuz?
Bir plan oluşturup buna bağlı kalarak çalıştığınızda, bir sistem dahilinde çalıştığınızı söyleyebiliriz. Peki, bireysel çalışmayı bir kenara bırakıp, organizasyonlar için sistematik çalışmayı düşünelim. Görev tanımlarının oluşturulduğu personeller ve ayrı departmanlar ile birlikte işleyen süreç mi geldi aklınıza? Teorik olarak doğru olsa da, uygulamada bunun çok eksik kaldığını söyleyebiliriz. Durumu açıklamak için bir büyüğümüzden alıntı yapmak gerekecek:
“Avrupa’nın başlıca havayollarından birinin ‘Pazarlama Yardımcısı’na bilet fiyatlarını kendisinin belirleyip belirlemediğini sordum:
-Bunu finans bölümü yapıyor.
-Uçakta servis yapılan yemekler üzerinde etkiniz var mı?
-Hayır, bu yiyecek içecek firmasının sorumluluğunda.
-Kabin personelinin işe alınmasındaki standartların belirlenmesinde söz hakkınız var mı?
-Hayır, bununla insan kaynakları ilgileniyor.
-Peki, uçakların temizliği?
-Bu bakım bölümünün işi.
-O halde siz ne yapıyorsunuz?
-Ben reklam ve satışları yönetiyorum.

Temel inancım pazarlama çalışmasının satıştan çok, satış için uğraştırmayan ürünler yaratmakla ilgili olduğu doğrultusunda. Pazarlamacıların fırsatları (yani karşılanmamış ihtiyaçları ya da hayatı kolaylaştıran çözümleri) fark etme ve piyasada başarılı olacak planları geliştirme ve uygulama becerisine ihtiyacı var. Ben pazarlamanın gerçek rolünün, yani iş stratejisini yürütmenin, yeniden hayat bulmasını istiyorum.”
Modern Pazarlamanın Kurucusu Philip Kotler’in cümleleriydi bunlar.
Kotler bize gösteriyor ki, pazarlama, firmaların beyni konumundadır. Ancak etrafa baktığımızda pazarlama kelimesinin içi boşaltılmış ve bunun sonucunda sadece satışçı olarak adlandıran pazarlamacılar ortaya çıkmış. Oysa pazarlama, firma ya da markaların, hikâyesini yaratan ve iş geliştiren bölümüdür. Hikâye burada başlar ve tüm departmanlara dağılır(dı!).